PAYLAŞ
(Son Güncelleme: 18 Şubat 2017)

…Biz yine ilerliyorduk.
İzmir sokaklarına girdik. 
Birinci Kordon’a çıktık.
Kordon’da silahlı yüzlerce düşman subayı ve askeri ile karşılaştık.

Tereddüde yer yoktu. 
Kılıç çeeek… Dört nala!… komutunu verdim.
Rüzgâr gibi geçiyorduk…

Karantina binasının önüne vardığımız zaman üzerime bir bomba atıldı.
Bindiğim atın karnı parçalandı. 
Bende yüzümden ve omzumdan yaralanmıştım.
Üstüm başım kan içinde kalmıştı. 
Önem vermedim.

Yine: İleri… diye seslendim.

Ölsem de ne gam!…
İzmir’i kurtarmıştık ya!
İzmir’e girmiştik ya…
Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya… 

Nihayet Hükümet Konağına geldik.
İçeriye girdik… 
Hemen balkona koştum…
Halk Hükümet Konağının önünde toplanmıştı.
Hala asılı duran Yunan bayrağını derhal indirdim.
Halkımızın öpe öpe getirdiği şanlı bayrağımızı aldım, önce öptüm, öptüm, öptüm…
Yüzümdeki kanlar ve gözyaşlarım ayyıldıza bulamıştı…

Sonra O’nu Hükümet Konağına, Yunan bayrağının yerine çektim.
Artık, hiçbirimiz gözyaşlarımızı tutamıyorduk.
Dünyanın en şanslı ve en mesut insanı bendim…

Yüzbaşı Şerafettin
İzmir’e İlk Giren Süvari Müfrezesi Kumandanı

 

Umut Uğur DİKÇAM’a teşekkürler.

BİR CEVAP BIRAK

Yorumunuzu ekleyin
Buraya adınızı yazın